Deprem ülkemizin önemli sorunlarından birisi. Bilim adamlarının verilerine baktığımızda gerçek gözler önüne net şekilde seriliyor. Aynı zamanda yüzyıllar gerisine ve yakın tarihlere baktığımızda Ülkemizin büyük bir bölümü deprem kuşağıdır. Bunu kimse inkar edemez. Her deprem sonrası, deprem için kalıcı adımlar atılacağı söylensede, siyasi amaçlar uğruna unutulup gitmekte.

İşte bu nedenle ülkemizde yapılar gerçek dışı ve sağlıksız yapılmakta. Bunun örneğini Gölcük depreminde de gördük, Van depreminde de yaşadık….

Deprem deyip geçmeyelim. Hani Nasrettin hoca "Eşekten düşmüşte, bana eşekten düşeni getirin" demişti ya işte şu an Van depremini yaşayanlarda aynı düşüncedeler. Depremi çok iyi bilirim. Birçok sarsıntısı dışında en şiddetlisini Adana depreminde yaşadım. Allah kimseye o anları yaşatmasın. Çok korkunç ve ürpertici. Deprem, yangın ve sel ne aman dinler ne de tokul. Biranda herşeyi olup bitirir.

Van depreminin haberini Kastamonu fotoğrafçılar buluşması programı dahilinde öğrendik. Gezi grubumuzda Mersin'li A.Kemal Çerçi arkadaşımıza bir telefon geldi. Bir anda yıkılıverdi. Neyseki çabuk kendini toparladı. Ne olduğunu sorduk. Van da deprem olduğunu ve kızının orada öğretmen olarak görevde bulunduğunu söyledi. Hemen telefonuna sarıldı, defalarca kızının telefonunu çaldırdı. Ne yazık ki çalan telefona cevap veren yoktu. Bu durumda aklınıza ilk gelen ne olabilir ki. İlk işimiz aracımıza atladığımız gibi yola koyulduk. Aracımız yol alırken bir yandan gerekli yerlerle irtibat kurmaya çalışıyordu. Hatta Van'da bulunan yakın arkadaşlarını dahi denedi. Bir yandan araçtaki radyo haberini can kulağı ile dinliyorduk. Saatler ilerledikçe ulaşılmayan telefon kaygılarımızı arttırmakta idi. Sonunda acı tablo içinden umut yeşeren mutlu haber damadından geldi, "Baba Elif yaşıyor" O an baba A.Kemal arkadaşımızı görecektiniz "İki gözü iki çeşme" oluverdi. Ve şöyle dedi "yarabbi sana şükürler olsun. Bana yavrumun sağ haberini verdin. Darısı diğer kardeşlerime olsun"

Hepimiz bir oh çektik. Ancan Van depremi acı tabosunu radyodan dinliyorduk. Ve orada yaşayan Vanlı kardeşlerimizde iyi haberler beklemeye başladık.

Ankara'lı Elif Elibol Öğretmen deprem anında herkes gibi yalın ayak kendini dışarı artmış. Artçı depremler devam edince içeriye tekrar dönmekten korkmuştu. Telefon odada kalınca saatlerce ulaşmakta zorlandık. Olsun sağlardı ve sağlıklılardı. Sonunda baba kızda telefonla görüşebildiler. Babası "kızım arkadaşlarınızla bir araç bularak hemen oradan ayrılın" diyordu. Elif Öğretmen ise "Okulum ve öğrencilerim ne olacak" diyor başka birşey demiyordu. Bu durumda hala öğrencilerini düşünüyor olması mesleğine nekadar sadık olduğunun gerçeğini gözler önüne seriyordu.

İşte Öğretmen dedirten bir anlayıştı bu. Biz yol alırken saatler baya ilerlemişti. Baba kızın telefon görüşmeler aralıklarla devam etti. Son görüşmeleri üşüyoruz olmuştu. Herkes gibi o Öğretmen grubu sokakta ve soğukta sabahlamışlardı. Telefon görüşmeleri süre gelsin biz Kastamonu'dan Mersin'e gelmiştik. Soğukta ve açıkta da olsa sağlardı. Allah herkesi deprem, sel ve yangın gibi tufanlardan korusun. Van depremi ülke genelinde herkesi derinden üzmüştür. Bu durumlarda gönül isterki hiç can kaybı olmasın. Maalesef ne acı ki burası Türkiye. Sorumluluğu sadece devlete bağlamak doğru değildir. Devletin sorumlu olduğu gibi biz vatandaşların hiç mi sorumluluğu yok. Umarım bundan sonra hepimiz gereken hasisiyeti gösterir binalarımızı sağlam yaparız ve sorumluluklarımızı devletle birlikte üsleniriz. Acımız büyük. Van depremi inşallah son olur. Bu depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet yakınlarına sabırlar dilerim. Van'lı kardeşler başımız sağolsun ve geçmiş olsun.