Buruk bir Ramazan Bayramı kutladığımız gerçek.. Ama "hayat devam ediyor" anlayışıyla, hatta "ölen ölür kalar sağlar bizimdir" deyişiyle, acıları gerçek yaşayanlar ile uzakta kalanların buruk bir üzüntüyle izlediği, ülke olarak çok ta keyifli olmayan 3 günlük bir bayram geçirdik.. Aynı zamanda İngiliz vatandaşı olduğunu öğrendiğimiz Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek'i de ağırladığımız kentimizde, bu arada Türk, Amerikan ve İngiliz vatandaşlığı konusunu da tartıştık..
Sizleri bilmem ama; şahsım olarak, İngiliz, Amerika, Alman veya Fransa, Belçika hatta İsviçre ve birçok ülke vatandaşlığına geçenleri ayıplamıyor, hatta bunu bir beceri, insan olarak belki de ailesinin geleceğini daha garantiye almış olarak değerlendiriyorum.. Bunları daha net görebilmek için, hiç Amerikaya veya İngiltere gitmeye gerek yok.. Almanya'da yaşayan Türklere bakmanız kafi.. Bu ülkeyi işçi olarak giden vatandaşlarımızın büyük bölümü Alman vatandaşlığına geçmiş.. Niye geçmiş, çünkü sosyal haklar başta olmak üzere, Türk olarak çektikleri sıkıntıya katlanmaya niyetli değiller.. En başta o sınırda ve gümrükte Türk olarak yapılan eziyet ve hakaretlere katlanmaya tahammülleri yok..Yurt dışına gitmeyenler belki bu değerlendirmemden alınabilir, tepki koyabilirler.. Ama yurt dışına çıktıklarında, AB ülkesi vatandaşların kapıdan rahatlıkla geçerken, Türk lerin ve bazı arap ülkesi vatandaşların saatlere varan kuyruklarda bekletilip sorgu sual işkencesinden geçtiklerini gördüklerinde kesinlikle bizler gibi düşünmeye başlarlar.. Bu konu o kadar derin ve o kadar çok boyutlu ki, ben sadece bir örnekle geçiştirdim.. BU YEMİN BİZİ KÖTÜ ETKİLİYOR Şimdi önemli bir kesime ters gelen durum, Sayın Mehmet Şimşek'in bulunduğu bakanlık konumunda çifte vatandaş olma halidir.. TBMM çatısı altında yemin eden bir kişinin, bu yemininin geçerli olup olmamasıdır.. Çünkü aynı yemininin değişik versiyonunu Kraliçe 2. Elizabeth'e de yapmış ve "Ben Mehmet Şimşek, Yüce Tanrı?nın önünde yemin ederim ki, Britanya vatandaşı oluşumla birlikte, kanunlar doğrultusunda, Majesteleri Kraliçe İkinci Elizabeth?e, varislerine ve haleflerine gerçek bir sadakatle bağlanacağım. Birleşik Krallığa sadık olacağım Onun hak ve özgürlüklerine saygı duyacağım Demokratik değerlerini el üstünde tutacağım Kanunlarına sadakatle uyacağım Ve Britanya vatandaşı olarak görev ve sorumluluklarımı yerine getireceğim." demiştir..
İşte bu satırları okurken, ifade edilen sözler, Türklük duygusuyla canımızı acıtmıyor değil.. Ama galiba bunlara da alışmamızın zamanı gelmiştir.. Her ne kadar 1999 seçimlerinde Refah Partisi İstanbul milletvekili seçilen ve Türbanı yüzünden oldukça tartışmalar yaratan, ama en önemlisi Amerikan vatandaşı olduğu için milletvekilliği düşürülen Merve Kavakçı'nın, şu andaki konumuyla Sayın Şimşek'le aynı olması kafamızı karıştırıp, çifte standart adaletsizliğiyle karşımızda dursa da, biz yine de fazla sesimizi çıkartmayız.. Çünkü bu ülkede Başbakanlık yapmış birisi olan Tansu Çiller'de çifte vatandaştı. 1990'larda Amerikan vatandaşı olduğu ortaya çıkarılmış, o dönemde Siyasi parti liderleri, vatandaşlık yemininde ABD'ye bağlılık şartı koşulduğunu, bu yemini eden birinin Türkiye Başbakanı olamayacağını ifade ederek, Çiller'e istifa çağrısında bulunmuştu. Ama ne oldu ? Tansu Çiller'e kimse birşey yapamadı, çünkü Başbaka'dı. Çünkü güçlüydü..O da bunu bildiğinden Amerikan vatandaşlığından asla vazgeçmedi.
Yine söylüyorum, bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak Türklüğümde iftihar ediyorum.. Ama başka ülkelerde yaşayan ve sosyal haklarla birlikte insanca yaşamak isteyenlerin bu teşebbüslerini ayıplamıyorum..
İşte burada bir parantez açıyor ve daha önce çifte vatandaşlık hakkından yararlanarak İngiliz vatandaşlığına geçmiş olmasını "İşlerim nedeniyle çok seyahat ediyordum, vize almak sorun oluyordu, onun için İngiliz vatandaşlığına geçtim" diye açıklayan Sayın Şimşek'e seslenerek "Nasıl olsa artık elinde kırmızı pasaport var, vize sorununuz hiç olmayacak. Çünkü şu anda Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bir bakanısınız ve etik olarak çifte vatandaşlık konumunuz yakışık almıyor. Bunu normal ve sıradan bir vatandaş için söyleyemem ama sizin şu andaki konumunuza göre söylemeyi kendime hak görüyor ve bu nedenle en kısa zamanda İngiliz vatandaşlığından ayrılma başvurusu yaparak İngiliz pasaportunu iade ediniz, çünkü kaybedeceğiniz birşey yok"diyorum..

CHP BU GİDİŞLE, DSP GİBİ OLACAK Gidişatları o yönde.. Yani şimdiki DSP'nin görüntüsü.. DSP'de lider Ecevit vardı, Allah rahmet eylesin ölene kadar koltuk kimsenin olmadı.. Rahmetli gizlice istese bile, Rahşan Hanımın istemediği kimse, o koltuğa asla talip olamadı, olmaya kalkışanlar da hemen uzaklaştırıldı.. Ve sonuç ortada.. Şimdi CHP'de ise Deniz Baykal'ın partiyi DSP'nin konumuna getirmek için çabasını gözlüyoruz.. İstifa denilen müesseseyi çalıştırmayı kendine ihanet olarak gören Sayın Deniz Baykal ve etrafındakiler, şimdiden kurultay için Ankara'ya gidecek olan delegeleri, kendilerine bağlı birer kurşun asker yapma sevdasına tutuştular..Onun içindir ki, hangi il ve ilçede kendilerine karşı tutum izleyen yönetici varsa, kafalarını koparmaya başladılar..
Şimdi Türkiye'de Deniz Baykal'a küçük bir eleştiri getiren teşkilatın kafasını koparma harekatına girişildi.. Gaziantep bunlardan sadece bir örnek.. Nöfer Küllük ve ekibi şimdilik kılpayı kurtuldu.. Aslında kesin gitmişlerdi..Sebep çok basitti..
"Kurultaya seçilecek delegeler Deniz Baykal'a oy verecek isimlerden oluşmalı..Yoksa bunu sağlayacak kişileri il başkanlığına getireceğiz, sana da güle güle demek zorunda kalacağız" Allahı var, Küllük kimsenin beklemediği tepkiyi koymuş ve dik durmuştu. Bu nedenledir ki, bazı kişiler genel merkeze çağrılmış ve teklif götürülmüştü.. Mesela Hasan Öztürkmen bu teklifi kabul etmeyenlerden birisiydi. Abdullah Altınbaş'a da teklif götürüldüğü söylendi ama bu kesinlik kazanmadı. Ama çağrılan bir başkası kabul etmişti. Ancak bu kez milletvekilleri ve partinin saygın isimlerinin itirazı sonucu, il başkanlığını kabul eden o kişiye gelebilecek tepki üzerine geri adım atıldı..Ve Nöfer Küllük ile ekibi şimdilik kaydıyla görevlerinde bırakıldı.. Yalnız bu iş bitti demeyin.. Genel merkezin de pes ettiğini sanmayın.. Önümüzdeki günler veya haftalar sürpriz bir atama olursa hiç şaşmayın.. KARAYOLLARI TAMİR YAPACAK GÜNÜ MÜ BULDU

Dnü bu satırları yazarken bazı okurlarım aradı ve Adana'dan otoyol'un Aktoprak ve Organize Sanayi Bölgeli bölümünün kapatıldığını ve tüm sürücülerin Nizip yönündeki otogar tarafına yönlendirildiğini söyledi. Sorduk soruşturduk maalesef doğru olduğunu öğrendik. Meğer bu otoyol çıkışlı gişelerin bulunduğu bölümde karayolları tamir yapıyormuş ve bu nedenle yolu kapatmış. Hemde bayramın son gününde, hemde insanların dönüş gününde.. Doğrusu bu karayollarını tebrik etmek gerek, çünkü o kadar sürücü dün kendilerine o kadar çok dua (!) yaptı ki, bunları duymalarına gerek kalmadı..

Hepinize iyi haftalar