30 Ağustos İlkokulunda göreve başladığımda rahat edeceğimi düşünmüştüm. Yıllardır asla değişmeyen doğruluk huyum yüzünden bu okulda daha çok rahatsız olacağımı önceleri kestiremedim.

Öğrencilerimiz genelde orta sınıf ailelerin çocuklarıydı. Okul müdürü sınıflarda ders kitabı okutulmasına karşıydı. Bütün derslerin dergilerden takip edilerek işlenmesini şart koşmuştu.

Dergi dağıtıcıları her öğretim yılı başında okulları birer birer dolaşıyorlar, müdürlere çeşitli hediyeler (televizyon, buzdolabı, vs…) vaat ediyorlardı. En pahalı hediyeyi verenin dergisi okutuluyordu. Ayrıca satılan dergi paralarının yüzde 5/10 gibi bir miktarı okula bırakılıyordu. Bu paralar okul müdürlerinin tasarrufundaydı.

Bir hesap yaptım. Ortaya çıkan rakamlar bayağı yüksek rakamlardı. Öğretmen odasında dergi paralarının nerelerde kullanıldığını ve nasıl denetlendiğini sormaya başladım. Yirmi beş kişi kadar bir öğretmen kadromuz vardı. Bunların arasında bazılarının müdürün ispiyoncusu ve yalakası olacağını hesap etmemiştim. Özellikle bir arkadaşımız vardı ki, bana dost görünüp her fırsatta karşıma oturmakta, bazı konuları kendisi açmaktaydı.

Bu arkadaşımızın bütün sohbetlerimizi müdüre naklettiğini sonradan öğrendim. Ancak müdürle aramızda soğukluk başlamıştı. Ondan sonra hiçbir öğretmen arkadaşla yakınlık kurmadım. Yalnız kalmıştım.

Oldum olası sosyeteden hoşlanmam. Yeni okulum da sosyete okuluydu.

Okula çok yakın bir lise vardı. İki kızım bu liseye devam ediyordu. Paydos saatlerinde okul dışından gelen okul çetelerinin kızlarımı rahatsız ettiklerini öğrendim. Müdüre haber vererek son derslerden on beş dakika erken çıkmaya ve kızlarımı okuldan almaya başladım. Ancak bir süre sonra müdür burun kıvırdı.

Bu işe bir çözüm bulmam gerekiyordu. Her paydos saatinde okul önünde beklemem okul çetelerini de rahatsız etmişti. Sonunda akrabalarımdan birkaç kişi topladım. İki ayrı arabayla okul önünde beklemeye başladık.

Çeteler panikledi. Anlaşma yapmak istediler ama durumu polise de bildirerek bu çetelerin temizlenmesine katkıda bulundum. Öğretmenler bile bütün öğrenciler dağılıp ortam sakinleşmeden okuldan çıkamıyorlardı. Bir öğretmen bu çeteler tarafından bıçakla yaralanmıştı.

30 Ağustosta samimiyet ve dostluk ilişkileri yoktu. Huzursuz olmaya başladım. İl Milli Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü olan bacanağımı devreye sokarak başka bir okula atamamın yapılmasını istedim.

İkinci yılın sonunda atamam Şehitkamil İlkokuluna yapıldı.

İlişiğimi keserek yeni okulumda göreve başladım. Okul müdürü öğrencilik yıllarımdan beri tanıdığım biriydi. Fikren de bana yakındı.

Hiç kimse tanındığı gibi değilmiş.