Özsoy, 5 yıllık çalışmanın sonucu ortaya çıkan bu önemli eserinde şehrimizin bilinmeyen bir dönemini aydınlatıyor. O yıllardaki ekonomik ve siyasi gelişmeleri konu alan kitapta, şehirde usulsüz vergiler nedeniyle çıkan isyanlar, ayaklanmalar baskılar hikaye diliyle okuyucuya sunuluyor. Her şey, mutasarrıflığın (Valilik) ihaleye çıkmasıyla başlıyor. İstanbul'da Ayıntab'ın vergi gelirleri ihale ediliyor. İhaleyi alan parasını çıkartmak için Mütesellim adı verilen birine işi ihale ediyor. O da şehre gelerek, kasaphaneyi birine, pazarbaşını birine, gümrüğü birine ihaleye ediyor. Böylece elden ele artan vergiler halkın canına tak ediyor. GÜÇ SAVAŞLARIOsmanlı arşivlerinde yaptığı araştırmalar sonucu ulaştığı bilgileri, roman tarzında kitaplaştırarak kamuoyuna sunan Ahmet Özsoy'la kitabıyla ilgili konuştuk. “Aynı Tas Aynı Hamam” ismini verdiği kitabın 18. Yüzyıl Ayntab’ ında yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeleri konu edindiğini belirten Özsoy, "Ayıntab yıllar boyu dramatik olaylara sahne olmuş. 18.Y.Y. da Ayıntap gelirlerinin toplanması ve şehir yönetiminin işinin; İstanbul'da ihaleyle verilmesi sonucu o dönem: Şehirde yeni oluşan Ayanlar, (şehir seçkinleri) ve bunların arasındaki gücü elde etme, edinilmiş gücü elde tutma savaşı, önemli gelişmelere yol açmıştır. Kitapta roman tarzında anlattığım konular arasında; usulsüz vergi toplamalarının sonucu hemen hemen her yıl meydana gelen halk isyanları, ayaklanmalar, ölümler, şehirden kaçan yöneticiler, cezalandırılacaklarına çok geçmeden yeniden defalarca yapılan atamalar yer almaktadır" dedi. ORİJİNAL BELGELEROkuyucuların kitapta,tarih boyu işgal, talan, savaş yaşamış bu kadim şehrin ahalisinin 18. y.y. da yaşadıklarına, bölge insanının değişmeyen kaderine ve insanoğlunun doymayan savaşına şahit olacaklarını belirten Özsoy, "Gerek yerel yönetimin kendi içinde yaptığı, gerekse merkezi yönetimle yapılan ittifaklar, Ayıntap’ın Osmanlı Devleti’ne iltihakın ardından Haleb’e bağlanması, arkasından kendinden daha küçük nüfusa sahip Maraş’a bağlanması Haleb ve Rakka valilerinin bitmez müdahaleleri, paylaşım savaşı, Antep’in bu üç gücün ortasında kalmasına yol açmıştır. Her okuyanın her sayfasında “Aynı Tas Aynı Hamam” dediği kitabımda anlatılan tüm olaylar, isimler, zaman ve mekan gerçektir. Sadece anlatım romanize edilerek, kurgulanarak verilmektedir. Sayfa altlarında dipnot şeklinde olayların alıntı yapıldığı kaynak bilgileri; Osmanlı arşivlerinden çıkartılmış orijinal belgeleri, transkripsiyonları ve sadeleştirmeleri kitabın ekler bölümünde verilmektedir.” diye konuştu.KİTAP FİKRİ NASIL OLUŞTU?Soyağacı çalışması yaparken, ayaklanmaları, isyanların sıklığını görünce, bu konulara yoğunlaştığını ve kitap fikrinin de böyle ortaya çıktığını anlatan Ahmet Özsoy, "Bu olayların arasında bir bağ olması lazım, bu kadar sık olay olmaz dedim. Araştırınca gördümki, bu bahsettiğim ayanlık döneminin sonuçları. Beni yazmaya teşvik eden de bu oldu. Burada bir mesaj var, tarihe analitik bakış var. Savunma öncesi, savunmayla ilgili yapılan çalışma çok ama Antep tarihiyle ilgili bir çalışma yok gibi. Ben burada mesaj veriyorum, hocalara diyorumki bakın burada çok büyük bir boşluk var. Ben sadece tarihe bir ışık tutuyorum, gördüğüm boşluklara bir pencere açıyorum. Diyorumki, bu konularda çalışılması lazım. Bir dönemin anlatılması lazım. Kitabımda bu şehre yapılan baskıları görüyorsunuz" dedi.ANTEP MARAŞ'A BAĞLIO dönemde şehirde yaşanan ayaklanmaları ve bunun sebeplerini akıcı bir dille anlatan Özsoy, uygulanmaya başlanan sistemin sonuçlarının nelere mal olduğuyla ilgili şunları söylüyor:"O yıllarda savaşlar peşpeşe olmuş, devlet bütçesi boşalmış, Osmanlı hazinesinin yıl içinde peyder pey topladığı vergileri bekleyecek hali yok. Şimdiki özelleştirmeye benzer bir sistemle, şehrin mutasarrıflığı işi (şimdiki Valilik) ihaleye veriliyor. İhale İstanbul veya Maraş'ta yapılıyor. Çünkü Antep Maraş'a bağlı. Örneğin 10 bin kuruşa ihale ettim, yükselten gelsin alsın deniyor. İhaleyi, vezirler, beyler girip alıyor. Adamında buraya gelecek hali yok ya. O da birine sen Gaziantep'e git benim Mütesellim ol, hem benim 10 bin kuruşumu çıkart, hem de sen kar et diyor. O da geliyor buraya parasını çıkaracak ya, kasaphaneyi birine, pazarbaşını birine, gümrüğü birine ihale ediyor. O da parasını çıkartma derdinde. Böylece elden ele artan vergiler, halkın sırtına biniyor.MUTLU BİR ANTEP YOKPastanın çoğalması demek, pastaya üşüşenlerin de çoğalması anlamına geliyor. Paraları çıkaramayınca veyahut aşırı kar amacı olunca olağan vergiler bunlara yetmiyor olaganüstü vergiler çıkarmaya başlıyorlar. Yani usulsüz vergi, cami önünde, mescit önünde, kahvehane önünde halka işkenceler eziyetler yapılıyor. Halkta fakir perişan ayaklanıyor. Ve hemen hemen her yıl olmuş olaylar var. Halk ayaklanınca ölümler oluyor halktan. O dönemlerde mutlu bir Antep yok, eziyet çeken bir Antep var. Mütesellimler şehirden kaçıyor, 1 sene geçmeden geri tayin ediliyorlar. Kaç kere, 7 kere. Onun için kitabın adı Aynı Tas Aynı hamam. Tarihte bu zaten ayanlık dönemi. Şehir zenginleri oluşuyor. İlk zenginlerin oluşum dönemi buradan kaynaklanıyor. 17-18 yüzyıl ve dolayısıyla bunların arasında gücü elde etme, elde edilmiş gücü bırakmama savaşı var."GAZİANTEPLİ BU YÜZDEN ÇETİNDİRGaziantep'in her dönem sınır şehri olduğunu dile getiren Özsoy, bunun da savaş anlamına geldiğini ve Gazianteplilerin çetin olmasının altında da bunun yattığını söyledi. Özsoy, "Hitit döneminde Hititlerin en alt ucudur, Sümerlerin batı ucudur, Romalıların en doğu ucudur, Arapların en kuzey ucuzudur, Abbasiler gelmiş yine kuzey ucudur. Anadolu Türklere geçtikten sonra Ayıntab çok sık el değiştiriyor. Antep savunmasının temeli buna dayanır. Antep mutfağının zengin olmasının nedeni de budur. Her gelen kendi kültürünü getirmiş." dedi. Özsoy, kitabının bir bölümünde Evliya Çelebi'den de bahsediyor. Özsoy, "Evliya Çelebi iki defa Gaziantep'e geliyor. İkinci gelişinde benim 14. göbek dedem şeyh Ramazan efendi, yani Ahmet Çelebi camiini yaptıran dedemin misafiri olmuş. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde, Zevki sefa eyledik der. Anteplilerin çok hoş sohbet olduğundan bahseder" dedi.MÜZE İSTEĞİDedesi Ahmet Çelebi'nin bir medrese kurduğunu, çok önemli miktarda malını mülkünü vakfa bağışladığını anlatan Özsoy, şu anda kuran kursu olarak kullanılan bu medresenin bir müzeye dönüştürülmesini istiyor. O yıllarda kitapla ilgili ilginç bir ayrıntıya da dikkat çeken Özsoy, "O dönem kitap çok pahalı. Bir kitap 30-50 kuruş. İmam maaşı ise 2 kuruş ki, imam en yüksek maaşı alıyor. İstabul'da okutulan hangi kitap varsa, fazlası burada var. Benim bir önerim var. 300 yıl sene medrese olarak hizmet vermiş, bu medresenin bugün bir müze haline getirilmesi lazım. Medrese şu anda kuran kursu olarak kullanılıyor. Bu medresede okutulan kitapların çoğunun günümüz Türkçesine çevrilmişi var. Bu kitapların temin edilerek müzede sergilenmesini istiyorum" diye konuştu.Ahmet Özsoy'un, kitabının kütüphane benzeri resmi kuruluşlara ve satış yapılacak özel kitap evlerine dağıtımına başlandı. Cevizli ve Gümrük Han'da satışa çıkan kitabın resmi lansmanı ise önümüzdeki günlerde yapılacak. Meral KINACILAR